TOPLUM YAŞAM 

YAKAMOZLAR, MADIMAK, DOSTLUK

Evrenin kuantum matematiğini çözmek, anlamak ve bildiklerini aktarmak bilim insanlarının işidir. Biz insanlar ise gelişimini tüm canlılar içerisinde en karmaşık hale getirenleriz diye düşünüyorum. Eğer insan, tüm canlıların en üstün varlığı gibi görüyor ise kendini, o vakit müthiş bir gelişim sergilemeli ki dünyaya örnek bir yaratık olduğunu kanıtlasın. Oysa insan, her gelişimiyle evrene bir çizik daha zarar vermeye devam ediyor. Ne doğa ne de hayvan âlemi insanlar gibi birbirlerine zarar veriyor.

Ne kendi doğasına ne de kendisi dışındaki canlıların doğasına saygısı sevgisi hayranlığı olan, sözde “Düşünen varlığım” diye övünen ilginç yaratık. Açgözlülüğü, doyumsuz yapısı onu kendisinin dışında kalan her olaya ve canlıya karşı umarsız bir bencil haline getiriyor. Oysa insanlık; bilim ve sanat olmadan parlayamayacağını, ışık saçamayacağını anlamamakta ısrar ediyor.

Hem dünyada hem de bizim ülkemizde bilim ve sanat yapanların sayısı başka hiçbir şeyle ölçülemeyecek kadar az, imrenilecek kadar değerlidir. Hele de bizim coğrafyamız bunun değerini anlamamakta üstelemeyi, dahası sanata ve bilime düşmanlığını artırarak sürdürüyor.

Bir utanç karanlığının 2 Temmuz’unu daha geride bırakırken, yazan çizen ellerin bu vahşeti anlatmakta çektiği acıyı ve mahcubiyet duvarlarına çarpan sesini kaleme dökmesi oldukça zor. Fikri öldüremeyenlerin insanları öldürerek yok olacağını sandıkları korkunç nefretin acımasızlığı nasıl anlatılır ki…

Akyaka’ya tatil için gittiğim 2003 yılı olabilir, 40 veya 50 yataklı sevimli otelimizin konukları arasında sanatçılar, sanat dostları, okuma tutkunları vardı. Akşam yemeklerini yediğimiz limonlu bahçede masalar arası sohbetler de oluyordu. Orada tanıdığım, biraz da muhabbet etme fırsatı yakaladığım yazarlar Lütfiye Aydın ve Azime Korkmazgil ile tanışmak benim için kıymetli bir hatıra idi ve öyle kalmaya devam edecek. Lütfiye Aydın, Sivas Madımak’ta yanan insanlardan sağ kalanlardan birisi idi. Uzun zaman hastanede yanık tedavisi ve yaşam mücadelesi vermiş bir yazarımız. Bana o günü, yani katliam anlarını değil, tedavi sürecinde hastane bahçesine gelip “Buradayım, yanındayım” diyerek ona nasıl bir yaşam iksiri verdiğini anlatırken Azime Hanım’ın elini tutmuş ve şöyle demişti: “İşte, bu dostluk beni iyileştirdi.

Lütfiye Aydın’ın vücudunun her yeri o vahşet yangınının izleriyle kaplanmış durumdaydı.

Evrenin mucizelerinden bir olan yakamozların denize yansıyan harika ışıltısını kim sevmez ki… Yakamozlar ölmek üzereyken çıkardıkları ışıkla bize var olduklarını gösteren ateş böcekleridir. Yakamozların, minicik bedenleri yanarken çektikleri acının ışığını ancak sudaki yansımasıyla gösterirler.

Bu yazı, Sivas Madımak’ta diri diri yakılarak hayatlarını kaybeden insanların anısı içindir. Yakamozları izlerken onları hatırlayalım…

Bu yazıya yorum yapamıyorsanızlütfen Facebook hesabınıza giriş yapınız
Paylaş:

Benzer yazılar